19

397K 11.4K 733
                                    

Pazar günü odamdan hiç çıkmadım. Yemek yemedim. Sadece su içerek annemle babamı cezalandırıyordum. Telefonumu çoğunlukla kapalıydı ama annemin olan bitenden haberi olduğunu biliyordum. Geleceğini bile sandım ama pazartesi sabahı olduğunda bile annem hala yoktu.

Bir gün boyunca ailesini düşündüm. Pazar sabahı onu aradığımda konuşmamız hiç iyi geçmemişti.

"Ne istiyorsun?"diyerek açmıştı telefonu. Erittiğimiz bütün duvarlar yeniden buz tutmuştu.

"Ben, özür dilerim!"

Onu bu işe ben bulaştırmıştım.

"Dileme."deyip kestirip attığında gözlerimi yumdum ve derin bir nefes aldım.

"Ne oldu şimdi? Ben mi ihbar ettim Kemik'i ya da babamı ben mi çağırdım?"

"Ben senin yanında dururken sen onunla gittin!"

"Meriç ne yapacaktım? Şikayet etmesin diye..."

"Senin kararsızlıkların yüzünden şimdi kendi babamla uğraşmak zorundayım!"

Sorunun aslında ailesi olduğunu o konuşmayla anladım. Ben bir cevap verene kadar "Her neyse!"deyip telefonu kapatmıştı.

Bir gün boyunca kafamda Meriç'in babasının profilini çıkarmaya çalıştım. Çok sinirli mi? Ne kadar ilgisiz? Ona bir şey yapar mı? Bunları düşünerek kendime eziyet etmek mahcubiyetimi arttırıyordu.

Belki de öfkesini kontrol edemediğinden okul müdürü öğrencisini korumak için onunla bu kadar ilgileniyordu.

Pazartesi sabahı telefonu yeniden açtığımda Ömer'i aradım.

"Nasılsın?"

"İyiyim ben. Ömer, Meriç'in babası nasıl biri, bir fikrin var mı?"

Birkaç saniye bekledikten sonra "Baba gibi işte."dedi.

"O ne demek? Ben baba nasıl olur pek bilmiyorum."dedim kendi halimle dalga geçerek.

"Baba gibidir işte Kayla. Ne oldu ki?"

"Sen hiç görmedin mi? Kesin konuşmuyorsun. Meriç kavga etti biriyle diye kızar mı mesela? Ne kadar kızar ya da..."

Ömer cevap vermekte gecikince sabırsızca "Söyle artık!"diye çıkıştım.

"Ne söylememi bekliyorsun? Kızar işte muhtemelen."

"Daha kötüsü olabilir mi? Yani ona zarar vermez değil mi?"

Ömer soğuk bir sesle "Buna cüret edemez. Her neyse derse girmeliyim. Okula gelirsin herhalde. Konuşuruz."deyip telefonu suratıma kapattı. Cüret edemez de ne demek oluyordu? Aralarında nasıl bir baba oğul ilişkisi vardı ki?

Yüzümü yıkamak için yataktan çıktığımda odanın kapısı açıldı. Artık tıklatma zahmetine bile girmiyordu. "Beni rahat bırak."

"Kahvaltı hazır."

"Gitmeyeceğim okula." Ayaklarımı sürerek banyoya girdim. Kapıyı kapatıp yüzümü yıkadım. Odada beni beklediğini biliyor olsam da gitmiş olması için dua ederek kapıyı açtım.

Oradaydı.

"Okula gitmek zorundasın?"

"Değilim."

"Öylesin."

"Gitmiyorum."dedim gözlerinin içine bakarak. Okula gitmeme planlarım arasında yoktu ama kapana kısılmıştım.

Ellerini ceplerinden çıkarıp bacaklarına hafifçe vurduktan sonra yatağın ayak ucuna oturdu. "Pekala, özür dilerim. Annen hakkında konuşmamalıydım. Hata ettim, seni kışkırttım ama evden kaçman da hataydı. Başına bir şey gelebilirdi. O çocuk..."

"Bana yardım etmeye çalışıyordu. Ben ondan yardım istedim. Beni korumaya çalışıyordu. Vurmak zorunda mıydın?"

"Korktum, Kayla."

Yeniden ayağa kalkıp karşımda dikildi.

"Evi terk ettin. Nasıl hissetmemi bekliyordun? Sana bir şey olacak diye korktum."

Göğsüme bir sıcaklık yayıldığında dizlerimin üstüne yığılacağım sansam da kendimi ayakta tutmayı becerip onunla ilgilenmiyormuş gibi parmaklarımla oynamaya başladım. "İlk defa aldığın sorumlulukta bocalamak mı korkuttu seni bu kadar?"

"Bana tahmin ettiğimden daha fazla benziyorsun!"dediğinde kafamı ona çevirip itiraz ettim.

"Hayır!"

"Yeniden başlayabiliriz."

"Ne?"

"Benim senden başka kimsem yok, Kayla. Bütün ailem, sensin."

İstemeyerek de olsa bakışlarımı yeniden ona çevirdim. Annem geçen yaz anne ve babasını bir kazada kaybettiğini söylemişti. Cenazelerine bile gitmişti hatta.

Başka akrabası olup olmadığını bilmiyordum ama burada olduğum sürece kimse gelmemişti. Aramamıştı da.

"O çocukla görüşmen hakkında tekrardan konuşabiliriz hatta."

"Bu şekilde mi beni kazanmaya çalışıyorsun?" Bazen fazla acımasız olabiliyordum ama bunu bana o yaptırıyordu.

"Öyle kabul et. Gitmene izin veremem. Seninle daha sağlıklı bir hayat geçirmek istiyorum. Eğer bunun yolu seni bu şekilde mutlu etmekten geçiyorsa... Ne dersin?"

Bir psikologla falan görüşüp görüşmediğini merak ettim ya da ona akıl veren bir dostu vardı. Bu değişimin bir nedeni olmalıydı. Semih'in babası Kenan'dan böyle ılımlı bir öneri de bulunmasını beklemiyordum. Başka bir arkadaşı var mıydı ki?

"Seni affetmedim. Annem hakkında bir daha kötü bir söz söylersen bir daha beni burada tutamazsın."

"Derslerin iyi olduğu ve belirli saatlerde evde olduğun müddetçe bazı şeylere göz yumabilirim. O çocukla da illa arkadaşlık yapmak istiyorsan buraya davet et. Nursena Hanım da buradayken. Ders çalışın, film izleyin ama öyle bir yere bir daha gidersen güvenliğin için seni okula getirip götürecek biri olur."

Gülmeye başladığımda düz bir ifadeyle beni izlemeye devam etti ve bu ifadesi bozulmayınca duraksadım. "Şaka değil mi?"

Kaşları yukarı kalkıp indiğinde ciddi olduğunu kabul ettim. Peki...

"Akşam dokuzdan önce evde olurum. Anlaştık."

"Yedi."

"Yedi buçuk ve son."

"Anlaştık, inatçı keçi."dediğinde zaferle gülümsedim.

Kötü Çocuk I & IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin