14

441K 12.6K 450
                                    

"Selam!"

Çardaktaki arkadaşlarıma eşlik ettiğimde ilk derse daha yarım saat vardı.

"Se-lam, sürprizlerle dolu yeni!"

Ömer'in uzattığı paketin içinden bir bisküvi alırken "O ne demek?"diye sordum.

"Dün bir barışma yemeği oldu herhalde."

"Ne?" Semih hemen yetiştirmiş miydi? "Siz nereden biliyorsunuz?"

"Semih yer bildirimi yapmış."dedi Cansu. Sesinin küskün çıkmamasına gayret etmiş gibiydi. Çabası takdir edilesi olsa da bozulduğunu anlamıştım. "Seni de etiketlemiş."

"Aptal ya! Görmedim ben. Babalarımız ortakmış."

Cansu'ya anlatıyordum özellikle. Ömer'e bakmıyordum bile ama ilk yorum ondan geldi.

"Sen de bunu yeni mi öğrendin?"

"Evet! Yemin ederim bilmiyordum. Biz... Babamla çok sohbet etmiyoruz yani. Aramız normal sayılmaz."

"Yani babalarınız arkadaş..."

"Evet, birlikteydik yemekte."diye açıkladım Cansu'ya. "Çok sıkıcıydı ve Semih buradaki gibi değil."

"Nasıl?"

"Daha sakin, uysal biri gibi. Babasının yanında tabii!"

"Meriç sana bakıyor."

"Ha?"

Adını duyar duymaz otomatik olarak gölerim bahçede onu armaya başlamıştı.

"Meriç neden sana bakıyor?"dedi Cansu az öncekinden daha net çıkan sesiyle. Onu, aramızda bir şey olmadığına ikna etmiştim sanırım.

Ama daha da önemlisi. Meriç neden bana bakıyordu? Beni görmezden gelirdi normalde.

"Semih'in yer bildirimini o da görmüş olabilir mi?"

Bunu benim sormam gerekirdi.

"Görse de önemser mi?"dediğimde Cansu "Önemsermiş demek ki!"diye yanıtladı.

Meriç nihayet bakışlarını benden ayırmış, başka biriyle ilgilenmeye başlamıştı. Serhat olmalıydı isimi. Bora onlardan bahsederken aklımda kalan isimlerden biriydi.

"Belki de gözü daldı."

Gözlerimi Ömer'e çevirdikten sonra "Muhtemelen."dedim.

O gün bir daha Meriç'i görmedim. Kendimi yine çoğunlukla sınıfa kapatmıştım. Hava bir bozuk olduğundan öğlen de bahçeye çıkmak yerine sınıfta kaldım.

Son zil çaldığında bir ödev için tarih öğretmeninin yanına gidip bir soru sormak büyük bir hata olmuştu. Her nedense konuşası vardı ve cevabı vermeden önce başka bir sürü şey anlatarak beni orada dakikalarca tuttu. Dışarı çıktığımda servislerden sadece bir tanesi kalmıştı. Cansu ve Ömer'i oraya doğru koşarken görünce benimkinin çoktan gittiğini anladım.

Yolları artık iyice öğrenmiştim. Taksiye para vermek istemiyordum. Ev, okula yakın olmasına karşı mahalleden giden otobüs buradan geçmiyordu. En iyi ihtimalle mahalleye giden otobüsün geçtiği duraklardan birine yürümem ya da iki otobüs yapmam gerekiyordu. Yürümeyi tercih ettim.

Semih'in gereksiz sosyal medya paylaşımı yüzünden okulda birkaç kişinin bana baktığını görmüştüm. Onlara aynı şekilde bakmak benden kopmaları konusunda işe yaramıştı. Okul dışında fısıltılar duyduğumda aynı şeyin işe yaracağını düşündüm.

Çocuklardan biri hoş olmayan sesler çıkarırken diğeri onun koluna vurup onu susturdu. Bizim okuldan olup olmadıklarını anlayamadım. Yüzleri tanıdık değildi.

Kötü Çocuk I & IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin