28.Bölüm...

100 6 0
                                    

28. Bölüm…

Young jea elindeki pasaportu uçuş görevlisine uzatıp kontrolünü yaptırdıktan sonra uçağın kalkacağı kapıya doğru yürümeye başladı. Birkaç dakika sonra gizlice Kore’den kaçacaktı. Hana’nın peşinden gelme ihtimali yüzünden elini çabuk tutmaya çalışıyordu.

Uçağa binip koltuğuna kurulduğunda biraz olsun rahat bir nefes alabildi. Hana döndüğünde ona bağırıp çağıracaktı ama elinden hiçbir şey gelmezdi. Başını koltuğuna gömüp sıkıca gözlerini kapattı. Dün gece bütün zamanını abisi ile konuşarak geçirmişti. Sessiz, soğuk duvarlar cevap vermiş; abisi gözlerini açıp da “ne çok konuşuyorsun” diye söylenmemişti bile.

“Geri zekâlı Chin ho!” diye söylendi Young Jea. Sevgili abisine bu şekil de iltifat etmeyi seviyordu. Gözlerini açıp kemerini nasıl bağlayacağını anlatan hostesi kale almadan kendi bildiği gibi kemerini bağladı. Uçağın kalktığı an belki de en çok sevdiği andı. Bakışlarını camdan dışarı çevirip yerden göğe yükselişe geçen uçağın havadaki manevraları sayesinde hafif bulanıklaşan ülkesine baktı.

Kısacık bir süreliğine de olsa bunun bir son olacağını bile düşünmüştü ama aklına gelen adamla bunun imkânsız olduğunu anladı. Muhtemelen asla huzur vermezdi. Düşünceleri elinin tersiyle itip gökyüzünden küçücük gözüken gök delenlerle dalga geçmeye çalıştı. Aklı sıra zamanın tadını çıkarıyordu işte. Bir süre daha bununla uğraştıktan sonra daha fazla dayanamayıp cep telefonunu cebinden çıkardı.

Uçuş Mod’una aldığı için hattı kapalı gözüküyordu. Bir iki kez araba yarışı oynadıktan sonra ondanda sıkıldı. Birkaç kez daha gittiği bu ülkeye ilk kez böyle sıkılarak gidiyordu. Sırtını yeniden koltuğa yaslayıp gözlerini sıkıca kapattı. Aradığı kızın bir resmi bile yoktu elinde ve onun nasıl biri olduğunu hayal etmeye çalıştı. Zeki olduğuna göre kesinlikle gözlüklüydü.

Aklında oluşturacağı kişiye gözlük ibaresini yerleştirirken en çirkin gözlük modellerinden birini seçmişti. Dişlerinden birini çürük yapmış bir de üstüne tel taktığını hayal etmişti. Saçları kötü perması yüzünden karışık ve dağınık olarak hayal etti. Dudağının hemen üzerinde kocaman bir ben… Ben gözünün önüne geldiğinde hızla ben’i karaladı. Zeki bir kız olması cadıya benzediği anlamına gelmezdi. Sıra kıyafetlerine geldiğinde Kore cumhuriyetine nam salmış Ajumma kıyafetlerini giydirdi.

Ortaya çıkan kız ile yüzü buruşurken “Abim bu kızı gördüğünde kalp krizinden gider. Bir de kalp dehası mı bulsak ne?” diye söylendi. Elinin tersi ile düşüncelerini itip kendini uykunun derin kollarına bıraktı. Nasıl bir kız olacağı kimin umurundaydı ki. Azıcık güzel olsun yeterliydi, hani göz zevki bozulmasın diye o da; yoksa kıza sarkmak gibi bir düşüncesi yoktu.

Uçağın inişe geçtiğini duyuran Anons ile dizlerini yumruklayıp “Sonunda” diye söylendi. Abisi için bile bunca yolu çekmeye üşene adam adını sanını bilmediği bir kız için onca yolu aleni tepmişte gelmişti. İkinci uçuşu için hazırlanırken “San jose’ye sevgilerini iletiyordu. “Aman ne güzel” diye söylenerek diğer uçağa binip beklemeye koyuldu.

En azından bu uçuşu diğerine kıyasla daha kısaydı. Son uçuşun bitişi ile oturduğu yerden hızla kalkıp uçaktan indi. Biraz daha yolculuk yapsaydı, uçakta telefonla konuşma yasak uyarısının canına cehennem okuyup Hye su’ya yardıracaktı.

Valizlerini alıp havaalanının çıkışına doğru yürüdü. Abisinin anahtarlarını almıştı bu ülkeye gelmeden. O eve gitmek kalbini kırsa da gidecek bir yeri yoktu. Taksiye binip gideceği adresi söyledikten sonra gözlerini yeniden kapattı. Gece uçuşu sayesinde tüm zamanını uyuyarak geçirdiği için taksiyi bekletip önce valizlerini eve bıraktı. Evin son haline bakma gereksini mi bile duymuyordu. Hızla evden çıkıp beklettiği taksiye binerek San jose hastanesinin yolunu tuttu.

KAÇAK GELİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin