23.Bölüm...

331 3 0
                                    

Hye su aynadaki yansımasına baktı. Güzelliği midesini bulandırıyordu… Gözlerinin altında oluşmaya başlayan morluklar gitmişti. Kurumaya yüz tutan teni parıl parıl parlıyordu. Çatlayan ve rengi solmaya başlayan dudakları canlı duruyordu.

Babası belki de Kore Cumhuriyetinin en iyi Stilistini ve kuaförünü tutmuştu. Üzerindeki gelinlik diğer gelinlikle aynı modele sahip olsa da bu gelinliğin güzel olduğunu herkes onaylayabilirdi. Aynada ki yansımasından güçlükle bakışlarını çekip açılan kapıya baktı.

Annesinin içeri girdiğini fark ettiği an ayağa kalkıp “anne…” dedi. Annesi de kendisi gibi yüzüne hapsettiği acılardan uzak çok güzel gözüküyordu. Kadının siyah saçları ensesinde özenerek toplanmıştı. Hye su kollarını annesine dolayıp başını omzuna yerleştirdi. Üzerinde duran kocaman gelinlikten, saçına takılı bilmem kaç karat büyüklüğünde ki elmas tokadan, güzelliğinden nefret ediyordu.

Kadın kızına kucak açarken yavaşça sırtını okşadı. Ona kaç demişti ama kaçmamıştı hye su. Yavaşça “geçecek…” dedi ama her şeyin tap teze ve acı dolu olduğunu görebiliyordu. Hye su derin bir nefes alıp ağlama isteğini geriye itti.

Zorlukla başını annesinin omzundan ayırıp “bana yardım et anne.” Dedi. Aklında ki plan için sadece yardım edebilirdi şimdi. Kadın kızının gözlerine bakıp kollarını yakaladı. Bu berbat hayattan kaçmak istemişti demek hye su. Heyecanla “Nasıl?” dedi.

“Nasıl yardım edebilirim. Söyle hemen yaparım…”

Hye su dudaklarını dişleyip bir kez daha ağlama isteğini geri yitti. Yıllar sonra annesi yine anne gibi kızına kol kanat geriyordu. Hye su bakışlarını kapıya dikip fısıltı ile “bana jilet ya da ona benzer kesici bir alet bul anne…” dedi. Bakışlarını kapıdan çekip buz gibi bakışlarını annesine çevirip “buradan çıkmanı kesinlikle sağlayacağım. Seni kesinlikle koruyacağım…” dedi. Kadın kızının buz gibi bakışlarını gördüğünde ürktüğünü hissetti. İstediği şeyin mantıklı olduğunu düşünmüyordu ama kızının akıllı olduğunu düşünüyordu. Kadın başıyla yavaşça onaylayıp “tamam” dedi.

“istediğin şeyi birazdan sana getireceğim.” Dedi ve hızla odadan çıktı. Hye su annesinin odadan çıkması ile kabarık gelinliğe inat yer oturdu… Bacakları artık onu taşıyamıyordu. Annesini korumanın bu berbat hayattan kurtulmanın sadece tek bir yolu vardı…

Tekrar dişlerini sıkıp ağlamamak için yutkundu. Başını yukarı kaldırıp gözyaşlarına hâkim olmaya çalıştı. Aradan geçen birkaç dakikanın ardından kapı yeniden açılmış içeri Mi na dalmıştı. Düşman bakışlarını kıza dikip “Ne!” dedi onun şok olmuş bakışlarına karşılık.

Kız derin bir nefes alıp “Siz kesinlikle insan olamazsınız. Bu gibi bir durumda nasıl yere oturabilirsiniz! O gelinliğin ne kadar değerli ve pahalı olduğunu biliyor musunuz?” dedikten sonra hye su’yu kolundan tutup kaldırmaya çalıştı. Bu davranış hye su’yu deliye çevirmişti. Kolundan tutun hizmetçiyi diğer eliyle itip “defol!” diye bağırdı. Onu görmeye dayanamıyordu.

Mi na itilmeyle daha çok öfkelenmiş ve hye su’yun üzerine yürüyerek “bana bak sarı kafa kaltak! o beyinsiz kafanı kopartır ve eline veririm. Senin gibi insanlara tahammülüm yok benim! Zengin bir baba; sefa içinde bir yaşam geçirmiş senin gibi burnu havalarda olan insanların bir an önce sürünmesi gerek. Şimdi o koca kıçını o yerden kaldırıp o gelinliğin kırışıklığını düzelt yoksa ağzınla burnunun yerini değiştiririm!” dedi. Elleri yumruk olmuş hye su’yun yüzüne tutuyordu.

Kız sinirden deliye dönerken arkasında yankılanan ses ile hızla doğruldu. Öfkeli bakışları değişmiş yerini sevimli bakışlar almıştı.

KAÇAK GELİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin