20.BÖLÜM: YILBAŞI PARTİSİ

579K 29.9K 2.5K
                                    

20.BÖLÜM: "YILBAŞI PARTİSİ"

Büyük bir titizlikle siyah ojemi sürmeye devam ederken Irmak'ın homurdanışına kulak kabarttım.

"Hayatımda duyduğum en saçma şey bu." Onaylarcasına başımı salladım. "Yılbaşı partisini okulda vermek de ne demek?"

Okul Aile Birliği'nin, "Çocuklarımızın arkadaşlarıyla birlikte yılbaşına eğlenerek girmesi motivasyon kaynağı olabilir," demesi üzerine veliler tarafından da desteklenince Tugay Öğretmen okulda parti yapmaya karar vermişti. Ancak görevli olarak okul kulübünü seçmesi Irmak'ı kızdırmıştı. Genellikle bu tarz sosyal etkinliklerde Irmak görev alırdı ama bu yıl ve özellikle böyle bir etkinlikte hiç adı bile geçmeyince öfkelenmişti.

Deniz için hava hoştu. Parti okulda da olsa Irmak'ın evinde de olsa her hâlükârda kızlar etrafında olacaktı.

Batuhan'a göre parti olsa da olmasa da bir şey fark etmezdi, onun için birlikte olmamız ve eğlenmemiz önemliydi.

Benim içinse... Sanırım ben artık yeni yıla evde oturup çerez yiyerek girmek isteyenlerdendim. Artık diyorum çünkü eskiden böyle değildim.

Yedinci yaş günümden sonraki ilk yılbaşı gecesinde, önceki yıllarda olduğu gibi yeni yıla annemlerle oyun odamda oturup şarkı söyleyerek gireceğimizi sanıyordum fakat öyle olmamıştı. Onları üzecek veya kızdıracak bir şey yapmadığım halde yıl boyunca olduğu gibi o gece de benden uzak durdular.

Aylarca onlara ne yapmış olabileceğimi düşünüp durdum fakat çıkarabildiğim sonuç hep aynıydı.

Hiçbir şey yapmamıştım.

Bir süre sonra düşünmeyi bıraktım ve oyun odamdaki bebeklerle oynamaya devam ettim. Okul veya diğer şeyler umurumda değildi. İstediğim tek şey, hiç olmazsa oyuncaklarımın benimle konuşup dertlerime derman olmasıydı. On üç yaşıma kadar her yılbaşında veya doğum günümde, oyuncaklarımın konuşabilmesini dilemiştim. On üçüncü yaş günümdeyse böyle bir şeyin mümkün olmayacağını artık anladığım için ailemin benimle eskisi gibi yakın olabilmesini dilemiştim. Yani sekiz yaşımdan beri her dilek hakkımı ya oyuncaklarımın konuşabilmesi için ya da ailemin eskisi gibi olması için harcamıştım. Bu sefer onlar için harcamayacaktım çünkü gerçekleşmeyecek hayaller kurmayı bırakalı çok olmuştu.

Ojeli tırnaklarımın kuruması için ellerimi havada tuttuğum sırada, "Akşam ne giyeceksin?" diye sordu Irmak.

Dudaklarımı büküp bilmediğimi söyledim. 31 Aralık günündeydik ve akşam dokuzda parti başlayacaktı. Parti hazırlıkları son beş gündür devam ediyordu ama ben, iki gün önce öğrenmiştim. Kıvanç ve onun çevresinde gerçekleşen olaylarla o kadar çok kafayı bozmuştum ki bırak partiyi, sınavların yaklaştığını dahi fark edemeyecek hale gelmiştim.

Kıvanç'ın arabasından indikten tam iki saat sonra ertesi gün geometri sınavının olduğunu Irmak'tan öğrenmiş ve hemen çalışmaya koyulmuştum. Neyse ki sınav kolaydı da iki soruyu boş bırakmak dışında iyi geçmişti. Geometri sınavından sonraki günse konularını çoktan bitiren öğretmenimiz bizi bir sonraki ders yapılacak olan fizik sınavımıza çalışmamız için serbest bırakınca, Irmak hiç vakit kaybetmeden sıraya başını koyup Ozan'la mesajlaşmaya başladı.

Ozan demişken... O hüzünlü bir öyküsü olan çocuklardandı.

Irmak'ın anlattığına göre yıllar önce ailesini bir yangında kaybetmiş. Ozan o sırada sokakta arkadaşlarıyla top oynuyormuş, patlayan tüpün çıkardığı sese korkup arkadaşları gibi çığlık atmış. Ozan ve arkadaşlarının çığlıklarını anne ve babasının çığlıkları takip etmiş. Ailesinin yangın sırasındaki çığlıklarını duymuş, evlerinin nasıl yandığını görmüş fakat hiçbir şey yapamamış... Kurtarma ekibi gelene kadar da ailesi o evde yanarak can vermiş. Birkaç yıl Özdemir–Narin Yolcu adlı bir çifte evlatlık olarak verilmiş. Narin Yolcu, Ozan'ı evlat edindikten iki yıl sonra anlaşamadığını öne sürerek Özdemir Yolcu'dan ayrılmış. Bu yüzden tam üç yıldır Ozan ve üvey babası beraber yaşıyorlarmış.

SOLUCAN 1 ve 2. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin