3.BÖLÜM: AŞKI HAYATININ MERKEZİNE KOYMAK

593K 17.7K 840
                                    

On koyun atladı, on bir koyun atladı...

On ikinci koyun atlamak üzereyken bayılma tehlikesi geçirince on üçüncü koyun, on ikinci koyuna yardım etmek için koşmaya başladı. Çünkü on üçüncü koyun, on ikinci koyunun abisiydi.

Ah, hayır!

Anlaşılan uyuyabilmek için çitten atlayan koyunları saymak, kitaplarda ya da filmlerde olan saçmalıklarından biriydi çünkü ben son yarım saattir zihnimde yüzlerce koyunu çitten atlattırmıştım fakat illaki bir noktadan sonra aptal bir koyun bayılıyordu ve ben de saymaya tekrar başlamak zorunda kalıyordum.

Koyunlarım bile aptaldı!

Yılbaşı gecesinde yanan okulumuz, tadilatı sebebiyle yarı yıl tatiline erken girmişti. Bu başta hepimizi mutlu etse de tadilat biter bitmez okula döneceğimizi öğrenince kahrolduk. Öğrenciler olarak duruma karşı çıktık elbette ama veliler yine Tugay Öğretmen'i destekledi. Sonuç olarak 2 Şubat sabahında tüm Türkiye tatil yaparken biz Özel Soykan Fen ve Sanat Okulu olarak sınıflarımızdaydık.

"Hocam!" diye bağıran Cem, irkilerek düşüncelerimden ayrılmama sebep oldu. Meraklanarak başımı kaldırdım, arkama döndüm. Elini kaldırmış, kendisine söz hakkı tanınmasını bekliyordu.

Deniz'in ısrarları sonucunda Cem, müdürümüz Tugay Öğretmen'le konuşmuş ve kaydını bizim sınıfa aldırmıştı. Onunla aynı sınıfı paylaşmak keyifliydi. Öğretmenlerimiz, Cem'i artık çok iyi tanıdıkları için çoğu zaman ona söz hakkı vermemeye çalışıyor, verseler dahi onun sorularını hiç umursamadan derslerini anlatmaya devam ediyorlardı ama buna rağmen Cem bir yolunu buluyor ve dersi kaynatabiliyordu.

Yeni tarih öğretmenimiz, elindeki kitabı masaya bırakıp derin bir nefes aldıktan sonra, "Efendim, Cemciğim?" diye sordu.

Cem oldukça ciddi bir konuşma yapacağını belli edercesine öksürerek boğazını temizledi. "Bir keresinde annem bana, ölünün arkasından konuşmak günahtır demişti." Ayağa kalktı. "Şu anda resmen bir ölünün arkasından konuşuyoruz!" diye devam ederek başını şiddetle iki yana sallamaya başladı. "Ben daha fazla bu günaha ortak olmak istemiyorum ve izninizle sınıfı terk ediyorum..." Ayaklarını yere vura vura robotumsu tavırlarla sınıfı terk etti. Kapıyı kendi ardından kapatır kapatmaz koşmaya başladığından emindim.

Öğretmen, arkasından dilini şaklatmakla yetinirken Deniz kaşlarını çatıp "Yemin ediyorum salak bu çocuk," dedi ve derse kaldığı yerden devam eden öğretmenimize dikkatini verdi. Ben de başımı tekrar masama koydum ve dün akşam olanları düşünmeye başladım.

Kıvanç'a, "Sen şaka mı yaptın?" diye hayret ederek sorduğumda önce gülerek başını sallamış, sonra benim gibi olan bitenin farkına vararak ciddi bir yüz ifadesiyle "Ben şaka yapmam," demişti.

"Pekâlâ, şaka yapmayan çocuk, bu yaptığın şeyin adı nedir? Öğrenebilir miyim?"

"Henüz Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde buna uygun bir kelime bulunmuyor," diyerek çocukça bir inkâr yöntemine başvurmuştu.

Bordo'dan ayrılmamdan sonra hiç konuşmamıştık, bugün okulda görememiştim. Aslında bakarsak... Bugün Batu'yu da görememiştim. Son sınıflar ikinci dönem için daha sıkı bir çalışma programına alınmışlardı, belki de sebebi buydu.

Zil sesiyle birlikte başımı tekrar masadan kaldırıp Irmak'a baktığımda ders kitabının kapağını kapattığını gördüm. Yerimden kalktım ve sıra arkadaşı kalkar kalkmaz yanındaki boşluğa kuruldum.

SOLUCAN 1 ve 2. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin