4.Bölüm

261 5 0
                                    

“Amca tam bende seni aramak üzereydim.” Dedi Chin ho soluk soluğa. Bütün gün boyunca kızı aramış ama bulamamıştı. En son polis merkezine gidip kayıp ilanı bile vermeyi denedi ama 48 saat yasası nedeniyle henüz kayıp bildirimi kabul edilemedi. Kıza bir şey olma ihtimali onu deli ediyordu. Ya babasına ne diyecekti? Biricik kızını kaybettiğini nasıl söylerdi. Adam Chin ho’nun neden aramaya hazırlandığını tahmin edebiliyordu…

“Öyle mi? önemli bir şey mi oldu yoksa?” dedi adam nabız yoklamaya çalışır gibi. Hiç düşünmemişti Chin ho’nun varlığını. Chin ho mahcup bir sesle “özür dilerim.” Dedi. Başını biraz öne eğmiş sanki adam onu görüyormuş gibi suçlu bir duruş sergiliyordu. Kızını kaybettiği için özür dilemekten fazlası gerekti ama ne yapması gerektiğini bilmiyordu.

Adam gayet sakin bir şekilde “Özür dilemeni kabul etmiyorum kızımı sana emanet etmiştim!” dedi. Sesine takındığı sert tutum Chin ho’nun başını dikleştirmesine sebep oldu. Bu işte farklı bir boyut var gibi duruyordu. Birden gözleri irileşti. O zaman Hye su kayıp değil kaçırılmıştı.

Bu da telefonunu neden evde bıraktığını ve kapının neden açık olduğunu gösteriyordu. Bu durumda fidye isteyenler bay park’ı aramış olmalıydı. Gözleri bu durum karşısında irileşti. Boğazı git gide kurudu zora ki “Sizden ne kadar istediler?” dedi başka bir şey gelmiyordu aklına.

Hye su’nun varlıklı bir aileden geldiğini bilen biri olmalıydı bunu yapan ama kim? Adamın kahkahaları üzerine kafasındaki düşünceleri kovalayıp “bir şey mi oldu amca?” dedi. Eğer istedikleri fazla bir miktarsa kendisi de ödeyebilirdi. Hemen babasını araması yeterdi. Bay park daha çok gülüp sunduğu teklife gerek kalmadığını söyledikten sonra hye su’nun eve döndüğünü söyledi.

Bu Chin ho’nun daha çok telaşlanmasına sebep olmuştu. Oturduğu yerden kalkıp “iyisinizdir umarım. Bir problem mi var? Sorun nedir? bana söyleyebilirdiniz!” dedi. Hye su’nun gitmeyeceğim diretmelerinden sonra onun Kore de olması azalan telaşlarını daha çok arttırıyordu.

Adam gayet sakin bir şekilde “Her şey yolunda Chin ho biraz sakin ol. Sana şaka yapmak istedim. Hye su burada ve beni ziyaret etmek istemiş. Şimdi odasında uyuyor. Sende gidip biraz dinlen. Bugün çok yorulmuşsundur.” Dedi.

Chin ho öylesine şaşkındı ki ne demesi gerektiğini bilemeden “onunla konuşmak istiyorum.” Dedi. Öylesine çaresiz hissetti ki kendini sesini duyarsa biraz olsun iyi olacağını düşündü. Pay park “Hayır!” dedikten sonra chin ho’nun konuşmasına fırsat bırakmadan telefonu kapattı. Chin ho’nun yapacağı saçma salak bir iş kurduğu tüm planları alt üst edebilirdi.

Yukarıda duyduğu kırılma sesiyle telefonu koltuğa atıp yukarı yöneldi. Birkaç adamı kapının önünde nöbet tutuyordu. Adam cebindeki anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. İçeri girmeden de “kaçmasına izin vermeyin!” dedi. Adamlar başıyla onaylayıp sert bir şekilde karşıya baktı. Hani Amerikan filmlerinde olan kas yığını siyah giyinimli adamlar olurdu ya aynen onlara benziyordu. Jessica onları görse muhtemelen kahkahalarla gülüp dalga geçerdi ama bütün gün boyunca kapalı kaldığı eve tahammül edemiyordu.

Şuan sabahın 7 si olduğuna göre Chin ho ya uymak üzere yâda hala onu arıyordur. Sevgili çocukluk arkadaşının bir an önce fark etmesini ve gelip kendisini bulmasını istiyordu. Onu öylesine özlemişti ki başını ütülemesini bile özlüyordu. Eline geçen birkaç bibloyu duvara fırlatıp babasının yukarı çıkmasını sağlamaya çalıştı. Bütün gece boyunca gözüne bir gram uyku bile girmemişti.

İçeri giren babası ile elindeki balerin bibloyu da duvara fırlatıp hırsla derin derin nefes aldı. Hızlı hızlı aldığı soluklarda göğsü inip kalkıyor gözlerinden ateş saçıyordu. Adam kızın bu isyanlı tutumlarına karşı gram sabrı kalmamıştı. “Hye su problem nedir?” dedi yerde kırık camlara porselenlere bakıp biraz öfkelenerek. Onlara verdiği parayı hatırlayınca biraz daha öfkeyle kıza bakıp “hye su!” diye bağırdı.

KAÇAK GELİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin