8.BÖLÜM: DOĞUM GÜNÜ

562K 17.9K 3K
                                    

Selman çalan kapıyı açmak için odadan ayrılmak üzereydi ki beni bağlaması gerektiğini hatırlayarak geri döndü, salonun orta yerindeki sandalyeye oturdum. Beni bağlayıp gitmesiyle kapıyı açıp beraberinde bir adamla geri gelmesi arasında bir dakika var ya da yoktu.

"Kızı çöz," dedi adam.

Selman'la birbirimize baktık.

"Sana, kızı çöz, dedim!"

Selman yerinde sıçradıktan sonra bana yaklaştı ve titreyen elleriyle beni çözdü. Dudakları benden özür dilediğini söylercesine kıpırdadı.

Adama beni teslim ederken "Onu öldürmeyeceksiniz, değil mi?" diye sordu.

Tabii ki öldüreceklerdi.

Adam Selman'ı muhatap almayarak kolumdan sertçe çekelemeye başladı. Önce salondan sonra da evden çıkardı beni ve arabanın arka koltuğuna bindirip kendisi de şoför koltuğuna geçti. Arabayı çalıştırdığında, keşke adam binmeden önce kaçsaydım diye düşünmüş olsam da artık yapabilecek bir şeyim yoktu.

"Bana ne yapacaksınız?"

Sessiz kaldı, sorumu tekrarladım.

Bana dikiz aynasından bile bakmadı.

Ondan bir cevap alamayacağıma dair ikna olunca kaçma planları kurmaya başladım. Arabadan atlamayı düşündüm ama hızlı kullanıyordu, cesaret edemedim. Gerçi buna cesaret etsem bile kapıların kilitlenmiş olduğunu tahmin ediyordum.

Kaçma planları kurarak geçirdiğim bir saatin sonunda tanıdık bir sokağa girince âdeta gözlerim büyüdü.

Adam arabayı evimin önünde durdurduğunda ne yapacağımı bilemez bir halde bir adama, bir de evime baktım.

"Hadi in, özgürsün," dedi ve kapının kilidini açtı.

"Ne?" diye şaşkınca sordum.

Kılıma bile zarar gelmediği için şanslı olmalıydım. Ve belli ki gerçekten de plan en başından beri buydu; Umut Güven, Selman'ın da dediği gibi yalnızca Kıvanç'ın tepkisini merak etmişti.

Ama neden?

"İnsene kızım! İşim gücüm var, sabaha kadar seni bekleyemem."

Karşılık verip tartışma yaratmak istesem de sustum ve arabadan indikten koşmaya başladım. Evimin bahçesine girip kapısının önüne geldikten sonra durup korumalara baktım. Güya korumaydılar ama bir işe yaramıyorlardı. Kesici'sinden tut, Umut Güven'ine kadar tehlikeyle burun burunaydım ama adamların hiçbir şeyden haberi yoktu. Ailem gibi...

Eve girdiğimde odama çıkmak için direkt olarak basamaklara yöneldim. Sonuçta neden eve gecenin dördünde geldiğimi açıklamam gereken ebeveynlere sahip değildim!

Odama girer girmez üzerimi değiştirip kendimi yatağıma atmayı planlıyordum. Ta ki küçük mavi koltuğumda oturan annemi görene kadar...

"Anne?"

Geldiğimi görünce hızlıca yerinden kalktı. Yanıma gelip kollarını bana sarmadan hemen önce, "Kızım!" diye konuştu. Ben ise şaşkınlıktan, onun sarılışına karşılık veremedim.

Kısa bir süre sonra geri çekilip bana baktığında kaşlarımı çatarak, "İyi misin anne?" diye sordum. Alışık olmadığım bir durumdu bu.

"İyiyim," dedi, gözlerini üzerimdeki elbiseden çekip yüzüme çevirirken. "Bütün gece seni bekledim."

Bir an bana üzerimdeki elbisenin kime ait olduğunu soracağını sandım. Ya da bu saate kadar nerede olduğumu soracağını. Ya da son konuşmamızın altında yatan sebepleri falan... Aslında ondan nefret ettiğimi söylediğim için ne kadar üzgün olduğunu da söyleyebilirdi.

SOLUCAN 1 ve 2. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin