24.BÖLÜM: KAYBETME KORKUSU

614K 17.5K 2.1K
                                    

KIVANÇ VURAN

Bordo Caddesi'ne ilk kez adım attığımda yanımda Hazel vardı. Aslında o gün Hazel'in on altıncı yaş gününü kutlamak için caddeye girmiştik, günün sonunda babası Umut Güven'le tanışacağımı ve daha sonra baba kızın bir olup hayatımı mahvedeceğini bilmiyordum.

Hazel'in doğum günü partisi Dolap Bar'daydı. Ona sürpriz yapmak için sahneye çıkıp şarkı söyledim, sesimle ilk kez o gece tanıştı. O kadar beğenmişti ki sesimi, ertesi gün babasıyla konuşup bana Dolap Bar'da sahne almam için teklifte bulundular. Kabul ettim. O gece caddenin ışıltılı girişi gözlerimi aldı, mekandaki eğlenceye aldandım. Bana iyi gelir sandım. Dolap Bar bana iyi gelmedi ama ben ona iyi geldim; sayemde zamanla caddenin en gözde mekânı halini aldı. Karşılığında Umut Güven bana Dolap Bar'ın en özel odasını verdi; çekmeceyi... Bu kadar ünlü bir caddenin en gözde mekanının en özel odasına sahip olmak gururumu okşadı. Önceleri sevindim, caddenin beni dibe çektiğini henüz farkında değildim çünkü.

Sonra Hazel öldü.

Hazel öldü ve Umut Güven, kızının ölümüne dolaylı yoldan da olsa sebep olduğum için benden nefret etmeye başladı. Artık sadece Dolap Bar'da sahne almıyordum, Dolap Bar'ın yönetimine de ben bakıyordum. İnsanlar her şeyden habersiz bir şekilde mekânın içinde eğlenirken arka odalarda dönen dolapları organize eden bendim. Bunun hayatıma mal olacağını bile bile. Kızının ölümünden kısa bir süre sonra bana bu görevi verdiğinde anlamıştım beni böyle cezalandırmak istediğini ve sesimi çıkarmadan görevi üstlenmiştim. Hapse giremiyorsam, ailem buna engel oluyorsa; depresyona giremiyorsam, arkadaşlarım buna engel oluyorsa; paçayı kurtaramayacağım kadar belaya girmeliydim o halde. Karanlığa öyle bir bulaşmalıydım ki günün birinde her şey ortaya çıkmalıydı ve o zaman kimse kurtarmamalıydı beni. Ne ailem ne de arkadaşlarım. 

Ama.

Artık aması vardı işte...

Artık bunu istemiyordum. Nehir'e karşı gerçek bir şeyler hissetmeye başladığımı fark ettiğimden beri aslında bunu istemediğimi anlamıştım. Nehir'e karşı olan hislerim Hazel'e karşı olanlar gibi değildi. Daha gerçek geliyordu, daha samimi, Nehir gibi daha içten ve sıcak. Zaten bu yüzden bir daha yapmam dediğim ne varsa şimdi onun için yapıyordum.

"Yok, açmıyor," dedim telefonu kulağımdan uzaklaştırarak.

Elim sakallarımın üzerinde gezinirken odanın içinde volta atmaya bir son verdim. Telefonu odanın diğer köşesine fırlatmak üzereydim ki Ozan elimden çekip aldı.

"Sakin ol kardeşim!"

"Sakın falan olamam," diye tısladım.

Bu on üçüncü arayışımdı. Neden açmıyordu telefonu? Bu kez ne olmuştu, yine mi ben hatalıydım, ne suçum vardı da beni kendinden mahrum bırakıyordu?

"Belki uyuyordur," dedi Ozan, son yarım saattir olduğu gibi yine saçma sapan bir şekilde içimi rahatlamaya çalışarak.

"Irmak'ı ara."

"Ne?"

"Irmak'ı ara sen. Ben de Batuhan'ı arayacağım."

"Beni gerçekten şaşırtıyorsun," dedikten sonra kinayeli bir gülümsemeyle cebindeki telefonunu çıkardı. Elinden kendi telefonumu çekip aldım, şimdi bir de ona laf yetiştirerek sinirlerimi bozamazdım.

Batuhan aramamı üçüncü çalışta, "Dinliyorum," diyerek cevaplandırınca hâl hatır sorma faslını es geçerek direkt olarak, "Nehir yanında mı?" diye sordum.

"Hayır, ne oldu?"

"Aramalarımı açmıyor."

"Trip atıyordur?"

SOLUCAN 1 ve 2. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin