15.BÖLÜM: GEÇ KALINMIŞ BİR ÖZÜR

571K 16.6K 1.7K
                                    

Irmak'ın gizlice sevgilisiyle mesajlaştığı, Deniz'in karikatür çizdiği ve Cem'in de uyukladığı esnada ben düşünüyordum. Edebiyat dersindeydik, aslında bu dersi sever ve çoğunlukla pür dikkat dinlerdim ancak şimdi kafam o kadar doluydu ki kendimi derse veremiyordum.

Kıvanç'ı düşünüyordum. Damla'yla ilgili olan itirafını ve sonra onu nasıl terk ettiğim aklıma geliyordu.

Batu'dan gerçeği saklamaya devam ediyordum. O üzülmesin diye bütün acıyı ben çekiyordum.

Kesici'nin varlığı ve bana karşı olan hisleri beni rahatsız ettiği kadar kafamı da karıştırıyordu. Ondan nasıl kurtulacağımı bilmiyordum. Bana o kadar iyi davranıyordu ki artık ondan kurtulmak istediğimden bile emin olamıyordum.

Kendimi bir çıkmazdaymışım gibi hissediyordum.

Fakat hepsinden çok, Kıvanç'ın o gün odasından çıkmamın hemen ardından peşimden gelerek sarf ettiği o sözleri aklımdan çıkaramıyordum.

İki adım atmama kalmadan bileğimden yakalamıştı. Dönüp ona bakmamı beklememiş ya da tuttuğu bileğimden kendine çekerek beni ona bakmaya zorlamamıştı. Eli öylece tutmuştu bileğimi, sadece gitmeme engel olmak istiyordu.

Sessizliğinin ardından "Şimdi gidersen..." diyerek başladı sözlerine. Ama devam edemedi.

"Şimdi gidersem, ne?"

"Her şey eskiye döner," dediğinde yavaşça ona doğru dönmüş, bileğimdeki eli varlığını sürdürürken kaşlarımı çatarak o güzel yüzüne bakmıştım. "Sanki hiçbir şey yaşamamışız gibi..."

"Bu kadar mıymış?" diye sorarken bana olan hislerinden bahsetmiştim. Benden hoşlanıyordu ya sözde...

"Asıl seninki bu kadar mıymış?" diye karşılık verince duraksamıştım. Onun hislerinin gerçekliğini sorguladığım kadar kendi hislerimin varlığını da sorgulamaya başlar oldum. 

Benden hoşlanıyor muydu gerçekten?

Peki ya ben, ben ona hâlâ âşık mıydım?

Eline bakmıştım. Ne canımı acıtacak kadar sıkı tutuyordu bileğimi ne de kolumu kendime çektiğimde elinden kayıp gidebilirdim. Beni kalmam için zorlamıyordu ama gitmeme engel olmak istiyordu. Bana kal diyemiyordu ama gitme de diyemezdi.

Onun dengesiz davranışlarının beni yorduğu kadar çelişkili duygularının da beni tüketeceğini bilerek diğer elimi harekete geçirip, bileğimi yavaşça onun elinden kurtarmıştım. Tekrar gözlerine baktığımda "Demek ki bu kadarmış," demiştim, aslında kimin hislerinden bahsettiğimi ben bile bilmezken.

Ondan kaçmış, gitmiştim.

"Ay, Nehir!" diyerek kolumdan dürten Irmak'a döndüm ve eş zamanlı olarak düşüncelerimi bir kenara ittim. "Sanırım Ozan'la yine ayrılıyoruz."

Bu artık onların bir rutini olduğu için söylediğine hiç şaşırmayıp "Neden?" diye sordum, telefonunu bana uzattı. Ekranda Ozan'la olan sohbet kutusu açıktı.

Böyle yapmaya devam edeceksen, ben yokum Ozan!

Peki.

İyi.

Tm.

Ozan'ın yazdığı son mesaj beni istemsizce güldürürken aklıma gelen fikirle Irmak'a sormadan Ozan'ın mesajına Irmak'mışım gibi cevap yazdım.

Ben de mf.

Cevabı yolladıktan sonra heyecanla Ozan'ın yazacağı yeni mesajı beklemeye koyuldum. Bu sırada Irmak başını masasına koymuş ve gözlerini kapatmıştı, belli ki o da aynı benim biraz önce yaptığım gibi düşünceler silsilesine dalmıştı.

SOLUCAN 1 ve 2. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin