Bölüm 20

1.7K 112 12
                                    

Rose sinirden yerinde duramıyordu. Evet yarındı, Cadılar Bayramı yarındı ve kostümleri hala gelmemişti. Bu kız dalga mı geçiyordu?! Dün akşamdan beri aynı şeyi söylüyordu; "Gelmek üzeredir Rose mutlaka göndereceklerdir." lütfen birisi bu kıza mantıklı olmasını söylesin. Sipariş verdikleri kişi bir Muggledı, ne kadar çok Tony aptalının kuzeni -ya da her ne haltıysa- olsa da bir Muggledı.

 Ah, bir Muggle'a Hogwarts'ın adresini verseniz ne olur acaba? Sizi bulurlar ve yanlış ülkede yaşadığınızı söyleyerek  siparişleriniz yerine sizi postalarlardı. Başka bir şehir? Başka bir ülke? Başka bir gezegen? Bu ihtimaller kesinlikle kulağa hiç hoş gelmiyordu. Hayır, abartmıyor! Ertesi günü bir pijama partisi yoktu sonuçta. Pekala, bu da ilgisini çekiyor olabilir ama o aptal günde üzerinde bir kostümle gitmek istiyordu. Gerçi ne deseniz haklısınız, Rose, Emma'ya güvenip kostüm falan ayarlamamıştı. Annesi kadar akıllı olduğu söylentilerine bu yüzden inanmıyordu. O kadın her zaman ne yapacağını nasıl biliyordu, Merlin aşkına?! Belki ona yazıp bir şeyler ayarlamasını söyleyebilirdi ama bu seferde klasik anne azarlamaları olacaktı bilirsiniz, neden önlemini almadı gibisinden sözler dinleyerek bunalmak istemiyordu. Zaten başında Scorpius gibi bir dert vardı.

Rose için bu gayet bir dert sayılırdı. Özellikle Drew ile olanlar... Neler döndüğüne dair hiç bir fikri yoktu. Çok sorup da üstelememişti. Bay Malfoy, hemen sinirlenen agrasif ama işine gelince eğlenceli, şakacı, çekici bir sarışın. 

Bu arada Drew demişken, ertesi günü onunla gitme planları muhteşem bir şekilde suya düşmüştü. Çocuk bir gece aniden ateşlenip hastane kanadına götürülmüştü. Öğrendiğine göre ateşini düşürebilmeleri için iksir ve büyüler nedenini bilmedikleri bir sebepten dolayı etkisini fazlasıyla geç gösteriyordu. Henüz ziyaret edip geçmiş olsun bile diyememişti, Rose.

Elindeki kalemiyle son satıra kelimelerini dizerken Scorpius yanında huzursuzca kıpırdandığında düşüncelerinden uzaklaşıp oturduğu yerde biraz dikleşti. Boşta olan eliyle boynunu ovalarken göz ucuyla onun kağıdına bakmaya çalışmıştı. Çocuk sinirle cübbesinin yakalarını düzeltirken kızın burnuna parfümün kokusu geliyordu.

"Bir şey yazmadım, portakal beyin. Bakacaksan doğru düzgün bak ki bende aynı rahatlığı sağlayıp senin kağıdında yazılı olanları daha net görmek için direk bakayım." dedi fısıldayan sesiyle hızlıca.

Rose elini boynundan çekerken önce Profesörlerine bakıp kontrol etti. Bakmadığını gördükten sonra kaşlarını çatarak çocuğa geri döndü.

"Bakışlarımı izlemekten derslerine biraz vakit ayırsan belki yazdıklarımdan geçirmek zorunda kalmazdın, Malfoy."

"Gerçekten mi? Söyleyebildiğinin en iyisi bu mu? Sen bana bakmazsan benim sana baktığımı göremezsin kuralı. Oh, henüz dokuz yaşında bir Weasley'e laf yetişiremeyeceğim, üzgünüm."

Kız bu sefer gözlerini devirmişti.

"Portakal beyinli olduğumu söylerek kendi zeka seviyende konuşmam için beni resmen zorladın," dedikten sonra duraksadı ve eliyle tırnak içine alarak "muz beyin." diye yanıtladı.

Çocuk dayanamayarak dikkatleri üzerlerine çekmeyecek kadar sesizlikte gülmeye başlamıştı. İnsanın sinirlerini bozuyordu doğrusu.

"Muz mu? Aklına gelen ilk sarı meyve... Güldürüyorsun, portakal kız ama aslında kavun desen... Ne bileyim işte, en azından sevdiğim meyveler arasında." dedikten sonra omuz silkip boş kağıdını aldı ve profesöre teslim ettikten sonra sınıftan ayrılmıştı.

Scorpius'un gülmesi Rose için hiç eğlenceli olmuyordu işte. Midesindeki hareketlenmeler, tüylerinin diken diken olduğunu hissetmesi, kalbinin atmaya başlaması... Normal olamazdı bunlar, biliyordu. Dikkatini toparlamak için yazısına geri döndü ve gördüğü manzaraya inanamadı. Ne ara bu parşömen tamamanen dolmuştu? Hem düşünüp hem de ders yapabilen harika insan toğluluğun arasında olduğunu hissedip kendine inanamazken kalemini geri bırakıp arkasına yaslandı. Sabahtan beri resmen gözünün içine giren perçemini ittirdikten sonra sınıfa bir göz gezdirdi. Erkenden teslim etmek istemediği için kağıdını tekrar eline alıp bir yazdıklarını kontrol etti. Bu konu hakkında daha önce okumuştu, bu yüzden anlatmaları gereken bölümü basit bir şekilde hızlıca açıklayabilmişti. Yaptıkları sınav gibi bir şey değildi evet ama arada böyle şeyler yapıyorlardı işte.

Son VarisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin