Başka bir şey

21.7K 1.1K 76
                                    

Bölüm 40

 Başka Bir şey

Dudaklarımı dişleyerek beklemeye devam ettiğimde aşağıdan gelen sesleri yeni fark ediyordum.  Acı ve hırsla atılan çığlıklar, atılan yumruk sesleri ve burnuma dolan kan kokusu…

“Neler oluyor?” diye fısıldadım kaşlarımı kaldırarak. Emir’in nefes alışları biraz düzene girmişken ayağa kalktım. Arkamı döner dönmez karşımda gördüğüm siyaha dönmüş gözler gözler nefesimi tutmama neden oldu.

“Aras!” diye sevinç çığlığı atarak kollarımı beline doladım. O güçlü kollarının arasında son birkaç saattir hissedemediğim huzuru her bir hücremde hissediyordum. Mutluluk dalga dalga bedenime yayılarak bütün kaslarımın gevşemesine neden oluyordu. Kocaman sırıtarak geri çekildim ve iki elimi yanaklarına yerleştirdim. Gözleri  yavaş yavaş çikolata tonunu alırken büyülenmişçesine onları izledim. Gözlerini gözlerimden çekerek hızlıca vücudumu taradı. İyi olup olmadığımı görmek istiyordu. Gözleri vücudumda dolandıkça vücudu daha kasılıyor ve dişlerini daha fazla sıkıyordu. Beni ilk gördüğünde çikolata tonuna dönmüş olan gözleri koyu kahverengi halini almış ve elinin tekini yumruk yapmıştı. Diğer elini kaldırarak Kevın ile yaptığımız dövüşte dağılan saçlarımda gezdirdi. Yumruk yaptığı elini çözerek morarmış olduğunu tahmin ettiğim yanağıma koydu ve baş parmağıyla hafifçe okşadı. Boğazımda bir yumru ağlama isteği yaratırken gözlerimi kapattım. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Aras beni hep masumlaştırmıştı ve şuan kendimi küçük bir kız çocuğu gibi hissediyordum. Şefkatin sıcaklığı soğuk vücudumu sarmalamış doğaya karşı duruyordu.

“O piçin yalan söylediğini biliyordum!” diye gürledi. Dolmuş gözlerimi açarak artık tamamen siyaha dönmüş gözlerine baktım. Tam ağzımı açmışken devam etti;

“Daha erken gelmeliydim.”

Yanağımdan akan sıcak bir sıvı onun eliyle buluşunca kendimi tutamayarak boynuna sarıldım. Güçlü kolları belimi tamamen sarmalamış sıkı sıkı sarılıyordu. Burnumu çekerek geri çekildim.

“Şimdi buradasın.” Diye fısıldadım.

“Sen bunları yaşadıktan sonra bir anlamı yok!” diye tısladı. Sanki kendisini cezalandırıyor gibiydi. Öfke ve hüznü öyle yoğun hissediyordu ki onun için canım yanıyordu. Aşık olmak, sevmek bu demek değil miydi zaten? Tek vücut olmak… Onun hissettiği her şey için senin de bir şey hissetmen. Gözlerimi kocaman açarak gözlerine bakmaya devam ettim.

“Benim için bir anlamı var.” Diye fısıldadım. Hafifçe tebessüm ederek eğildi ve boynuma ufacık bir öpücük kondurdu. Sade, masum, tutkulu. Tam geri çekileceği sırada boynundaki yarayı farkettim. Ani bir dürtüyle bir adım geri çekilerek elimle ağzımı kapattım.

“Sen…” dedi çatlayan sesim.

“Sana ne oldu?”

Hıçkırarak ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Gözlerimi iri iri açmış, nefes alışım hızlanmıştı. Aras güven vermek istercesine hafifçe gülümsedi ve elini omzuma koydu.

“Sorun değil.” Diye fısıldadı. Korkudan ellerim, ayaklarım sakin mümkünmüş gibi daha fazla soğuklaştı.

“Ne demek sorun değil!” diye bağırdım. Sesim elimde olmadan yüksek çıkmıştı.  Elini yanağıma koyarak okşadı ve sakinleşmemi bekledi ama yapamadım. Nasıl yapabilirdim ki? Benim yanağımda oluşan ufak bir ezilme onu altüst ederken ben onun boğazındaki yarayı nasıl gözardı edebilirdim?

Başımı sallayarak elinden kurtuldum ve bir adımla açtığım arayı kapattım. Elimi kaldırarak yarasının kenarına hafifçe dokundum. Dişlerini tekrar sıkmaya başlamasından çok fazla acıdığını anlayabiliyordum. Sıcak göz yaşlarım yanaklarımı ıslatırken dudaklarımı birbirine bastırdım ve içimi acıtan yaranın biraz üst kısmına öpücük kondurdum. Vücudu hafifçe gevşemişken ufak bir öpücük daha kondurdum, sonra bir tane daha ve bir tane daha…

Aras elini kaldırarak çenemden tuttu ve yüzlerimizi aynı hizaya getirdi. Bense suçluluk duygusuyla yüzüne bakamıyordum. Benim aptallığım yüzünden yaralanmıştı işte! Hepsi benim yüzümden!

“Neden bana bakmıyorsun?” diye sordu yumuşak bir sesle. İçimin titrediğini hissederken başımı salladım.

“Benim yüzümden.” Diye fısıldadım. Baş parmağını dudağımda gezdirdikten sonra elindeki kana baktım. Yaradan dolayı bulaşmış olmalıydı. Fark etmemiştim bile.

“Senin tek hatan bana güvenmemekti İlkim. Bu konuda seni rahatlatmayacağım. Seni bulana kadar ne kadar endişelendiğim hakkında bir fikrin var mı?”

Sesi giderek yükseliyor ve öfkesini şimdi kusuyordu. Yutkunarak bakışlarımı ayak uçlarıma odakladım.

“Özür dilerim.” Diye fısıldadım. Fısıldadım çünkü daha fazla sesim çıkmıyordu. Suçlu olduğumu ve aptalca davrandığımı bende biliyordum. Aras’ın boğazındaki yaranın ve Emir’in vampire dönüşmesinin sebebi de bendim.

“Özür dileyince geçeceğini pek sanmıyorum.” Dedi. Sesi keskin çıksa da aradan cılız bir duyguyu yakalamıştım. Kırgınlık.

“Artık buradan gidelim.”

Diyerek omuz hizamdan Emir’e baktı. Sesli bir şekilde nefesini dışarıya vererek Emir’i omzuna aldı ve çıkış kapısına yöneldi. Ben de ona destek verircesine boşta olan elinden tutarak hafifçe sıktım. Bana kısa ve duygusuz bir bakış attı ve elini benim elimden kurtardı. Gözlerim irice açılırken olduğum yerde kalakaldım. Gerçekten çok endişelenmişti ama farklı bir şey vardı. Onu ilk gördüğüm an geldi aklıma. Beline sarılışıma neden karşılık vermemişti ki? Ya da yaralarımı görünce neden söylediği tek şey;

“O piçin yalan söylediğini biliyordum.” Olmuştu? Daha sonra vampir hafızam devreye girerek tek bir isime yoğunlaşmamı sağladı: Kevın!

Merhaba :D Güzel ve özlem dolu bir bölümdü. Alınan karnelerden sonra iyi geldi. Lafı fazla uzatmaya gerek yok, yorumlarınız bana ilham veriyor o yüzden bana bol bol ilham verin lütfen. Yeni hikayem “Küçük Anna” ya da bi göz atın. Multimedia pek uymasa da sevdiğim bir şarkıdır, anlamı da çok duygulandırır. Dinlemenizi tavsiye ederim.Seviliyorsunuz :)

Sıra Arkadaşım Bir Vampir!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin