24

798K 15.3K 617
                                    

Elbisemi giydim, saçlarımı yaptım, yüzüme biraz renk verdim ve hazırdım!

Biyolojik babam ile sosyalleştiğimiz ilk gün değildi ama daha resmi olduğu için kendimi sosyeteye takdim edilecek gibi hissediyor ve geriliyordum.

Biyolojik babam, yaşına rağmen, daha önce bir ailesi ve işi haricinde herhangi bir sorumluluğu olmadığından genç kalabilmiş, bakımlı, gösterişli bir adamdı.

Ben de annemden çok, maalesef, ona benzendiğimden yanında uyumlu duruyordum. Anneme ve kendime ne kadar aksini iddia etsem de bazen onları birlikte hayal ederdim. Annem çok güzel bir kadındı. Kendine güveni olan, eğlenceli, şen şakrak biriydi. Babam ise birlikte yaşadığımız ilk günlerin de stresinden olsa gerek aşırı sinirli gözüken, aslında çok durağan, biraz çekimser ve bana kalırsa azıcık da sıkıcı biriydi. Ruhsuzdu. Bu onu daha karizmatik gösteriyor olabilirdi, emin değildim. Ona karşı hala kızgın ve kırgındım. Bizi uğruna terk ettiği varlıktan nefret ediyor ve o varlığın içinde bir hayat sürüyordum artık.

Ve onun koluna girmiş olarak bir davete, onun kızı olarak katılıyordum. Bize tercih ettiği çevreye tanıtılacak olmak ilkelerime ne kadar ters gelse de buradaydım.

Düğünün yapıldığı otel oldukça şatafatlı ve lükstü. İnsanlar çok şık, parıl parıldı. Daha önce hiçbir düğünde görmediğim yemekler servis ediliyordu. Kafamda kişi başı fiyat biçmeye çalışmam bir sonuç vermiyordu. Etrafa baktıkça bize tercih ettiği şeyler bunlar işte diyordum. Yıllar sonra ben buradaydım ama annem geride kalmıştı. Bana hamile kaldı diye.

Bunu hatırlamak erittiğimiz birkaç sıra duvarı seri bir şekilde geri örerken keyfim kaçtı. Burada olmak istemiyordum. Kibrit kutusu kadar odamda ödev yapmak ya da annemle kanepeye kıvrılmış boş boş televizyona bakarak gülmek istiyordum. Bu şehrin soğuk havası tüylerimi ürpertiyordu. Daha önce hiçbir yerde bu kadar yalnız hissetmemiştim.

"Keyfin yerinde mi?"

Zamanlaması berbat bir soru. Ağzımın içinde bir şeyler mırıldandım. Anladığını sanmıyordum ama iyiye vurmak istemiş olabilirdi.

"Şuradakiler eski müşterilerimizden. Kaya Şirketler Grubunun başkanı ve eşi. İyi işti. Kaya-Er ortakları olarak onlarla iyi anlaştık."deyip adama ve eşine başıyla selam verirken ben de onu taklit edip bir de gülümsedim.

"Kadının modacıya ihtiyacı var."dediğimde babam bana bakıp gülümsedi. Bir şey anlamadığına emindim ama kibarlık ediyordu işte.

"Onların yanındakiler de oldukça varlıklı bir aile. Henüz bir iş yapmadık ama yakında olabilir."dediğinde gözlerimi yan masadaki siyahlara bürünmüş çifte çevirdim. Kadın ve adamın arasında değişik bir mesafe vardı. Yakın görüntüsü vermeye çalışıp aslında uzak olur gibi. Kadının saçları ensesinde kibarca toplanmıştı. Adam ondan yana bakmıyordu. Biraz gergin gözüküyordu.

"Bu salonda mutlu olan biri var mı? Bence buradakilerin hepsi sıkıntılı."dediğimde babam "Yaşamak kolay değil."diye yanıtladı. Ne klişe!

"Annemle oldukça mutlu bir görüntü sergileyebiliyorduk."

"Daha iyi bir hayat isteyenler çok çalıştığı için fazladan yorulur. Gerilir. Huzursuz olur. Yeterince uyku, tatil, boş vakit bulamazlar çünkü."dediğinde çenemi kapayıp başka tarafa bakmaya başladım. Ona cevap verip huzursuzluk çıkarırsam buradan giderdik. Kurtulurduk ama yeniden o başa dönerdik ve o başta her şey daha zordu. Annem beni istemiyordu. Muhtemelen gitsem bile geri dönmem için elinden geleni yapacaktı. Burada kalmayı beklenmedik bir şekilde kabullenmiştim ve hal böyleyken en iyi durumu korumak önemliydi.

Kötü Çocuk I & IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin